Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ve Potsdam İleri Sürdürülebilirlik Çalışmaları Enstitüsü (IASS) işbirliğiyle “Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydaları” başlıklı konferans güneş ve rüzgar başta olmak üzere yenilenebilir enerjinin artan önemi konusunda önemli tartışma başlıklarını ele aldı.

Toplantıda  İPM’de yürütülen “COBENEFITS: Yenilenebilir Enerjinin Sosyal ve Ekonomik Faydalarının Tespiti ve Yaygınlaştırılması” adlı uluslararası proje kapsamında, İPM – IASS iş birliğiyle Türkiye’ye özel dört öncelikli alanda; yenilenebilir enerjinin Türkiye’de istihdam, endüstriyel gelişim, hava kalitesi ve enerji arz güvenliğine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaların ilk sonuçları paylaşıldı.

SANAYİNİN ÜRETİM DEĞERİ YENİLENEBİLİR ENERJİ İLE ARTACAK

İPM’den Ümit Şahin ve Pınar Ertör Akyazı ile IASS’tan Sebastian Helgenberger’in yaptığı açılış konuşmaları ile başlayan konferansta açıklanan verilere göre, Türkiye güneş enerjisi sektörünün 2028’e kadar 1,36 milyar dolar, rüzgar enerjisi sektörünün ise 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlayacağı öngörülüyor. Konferansta öne çıkan diğer bazı başlıklar da şöyle sıralandı;

  • “İklim Değişikliği Azaltımı Yan Faydalarının Kamu Kurumlarında Kapasite Geliştirme Aracılığıyla Yaygınlaştırılması” (COBENEFITS) projesi kapsamında hazırlanan rapora göre, Türkiye enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payını yükselterek sanayi üretim değerini artırabilecek.
  • Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016’da 88 milyon dolar olarak hesaplanan güneş enerjisi sektöründe, mevcut yenilenebilir enerji politikalarının izlenmesine devam edilmesi halinde 2028’e kadar 1,36 milyar dolar değerinde sanayi üretimi sağlanması öngörülüyor.
  • Gelecek 10 yılda güneş enerjisi alanında yapılabilecek 15-25 gigavatlık kurulu güç artışının ise üretimi 6,8-11,3 milyar dolar artırması bekleniyor.
  • Değer zincirindeki toplam üretim değeri 2016’da 25,3 milyar dolar olarak hesaplanan rüzgar enerjisi sektöründe ise 2028’e kadar 33,3 milyar dolar değerinde sanayi üretimine ulaşılması öngörülüyor.
  • Söz konusu dönemde, rüzgar enerjisinde 13,3-23,3 gigavatlık ek kurulu güç için beklenen değer artışının 47,6 ila 83,5 milyar dolar arasında olacağı tahmin ediliyor.

EŞ ZAMANLI OLARAK PROJEDEYİZ

COBENEFITS Türkiye Proje Koordinatörü Pınar Ertör Akyazı konuşmasında şu bilgileri verdi: “Proje; Güney Afrika, Meksika, Vietnam ve Hindistan’da yürütülüyor. Biz de bir yıldır Türkiye’de yenilenebilir enerjinin sosyal ve ekonomik faydaları alanında araştırma çalışmaları yapıyoruz. Yenilenebilir enerjinin sanayi gelişimi ve ticarete, hava kalitesi ve sağlığa, istihdam ile enerji arz güvenliğine etkileri alanlarında çalışıyoruz.

Sanayi gelişimi ve istihdama ilişkin çalışmalarımızda, yenilenebilir enerjinin değer zincirini ortaya koyuyoruz ve 2028’e ilişkin öngörüler içeren dört yenilenebilir enerji senaryosunu temel alıyoruz. Bugün yayınladığımız rapor, bu senaryolar doğrultusunda sanayi gelişiminin nasıl artacağı, dış enerji açığını azaltmak için ne gibi Ar-Ge, inovasyon ve yatırımlar yapılabileceği konularında somut veriler sunmaya çalışıyor. Ayrıca Şubat 2020’ye kadar, istihdam, hava kalitesi ve sağlık, enerji arz güvenliği alanlarında üç rapor daha paylaşılacak.”

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ VE PLANLAMASI BÜTÜNSEL YAPILMALI

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Direktörü Değer Saygın konferansta “Türkiye’de enerji dönüşümü ve yenilenebilir enerji sektörü” başlığı altında konuştu. Yenilenebilir enerji sektörünün teknolojiyle iç içe durumuna değinen Değer Saygın, “Artık sektörü teknolojiden bağımsız düşünemeyiz. Yeni elektrik yatırımlarının yüzde 90’ı güneş ve rüzgardan geliyor. Bunun sosyal ve ekonomik faydalarının harekete geçirilmesi için planlama yapılması da önemli” dedi.

Endüstriyel gelişim ve istihdam konusunda araştırmalar yürüten ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığının artabileceğine dikkat çeken Bilkent Üniversitesi’nden Bengisu Özenç ise konuşmasında şunları söyledi: “Türkiye’nin ithal enerji kaynaklarına ilişkin ekonomik kırılganlığı her geçen gün artıyor.

TÜİK raporuna göre Türkiye’nin 2017 yılında %75,7 enerji sektöründe dışa bağımlılığı var. Doğrudan ve dolaylı üretim değerinin, dış ticaret akımlarının, Türkiye’de Ar-Ge faaliyetlerinin ve küresel değer zincirindeki konumun belirlenmesi, Girdi-Çıktı ilişkilerinin Sanayi Bakanlığı’nın Girişimci Bilgi Sistemi veri seti kullanılarak değer zinciri oluşturulması ve farklı yenilenebilir enerji senaryoları altında doğrudan ve dolaylı istihdam potansiyelinin, meslek ve yeteneklerin belirlenmesi çalışma akışımın temelini oluşturuyor.

Proje kapsamında kayıtlı yenilenebilir enerji üreten şirketlerin verilerine dayanarak bir değer zinciri haritalandırılması yaptık. Yenilenebilir enerji yatırımlarının artması istihdamda artış anlamına gelmektedir. Yerli üretim imkanlarının geliştirilmesiyle birlikte, bu etkinin daha da artması beklenmektedir.

Mevcut sanayi üretim yapısı ve teknoloji içeriği çerçevesinde yaratılan istihdamın büyük bir bölümü orta seviye beceri gerektiren mesleklerde ortaya çıkmaktadır. Yüksek katma değerli bileşenlerin üretimine yapılacak yatırımın yüksek becerili mesleklere olan talebi artırması beklenmektedir.”

YENİLENEBİLİR ENERJİYE YATIRIM TASARRUF ANLAMINA GELİR

Türkiye’nin artan fosil yakıt ithalatı ve bu durumun Türkiye’nin cari açığı üzerindeki etkilerini vurgulayan Mühendislik, Satın Alma, Araştırma ve Analiz’den (EPRA) Saeed Teimourzadeh, Türkiye’nin yenilenebilir enerji üretimini destekleyerek enerji arz güvenliğini ve enerji bağımsızlığını artırma fırsatına sahip olduğuna dikkat çekerek, “Yenilenebilir enerji ile Türkiye, fosil yakıtlara olan talebini ve dolayısıyla fosil yakıt ithalatını önemli ölçüde azaltabilir.

2028 yılı itibariyle 32 GW yenilenebilir enerji kurulu gücü için fosil yakıtların payını %5, 40 GW için %8 ve 60 GW için yüzde 15 düşürülebilir. Türkiye, bu bahsi geçen yenilenebilir enerji senaryoları altında sırasıyla 728 milyon dolar, 1,1 milyar dolar ve 2,1 milyar dolar tasarruf edebilir” diye konuştu.

SESSİZ KATİL: HAVA KİRLİLİĞİ

Yenilenebilir enerjinin arttırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki etkisini anlatan Boğaziçi Üniversitesi’nden Nadim Copty ise şöyle konuştu: “Bu çalışma Türkiye’nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının artırılmasının hava kalitesi ve insan sağlığı üzerindeki potansiyel yararlarını değerlendirmeyi hedeflemektedir. Fosil yakıtlı termik santrallerden kaynaklanan hava kirletici emisyonların 2017 yılında 2.103 ölüm vakasına neden olduğunu tahmin etmekteyiz.

Mevcut politikalar izlendiğinde bu sayı 2028 yılında 2.333’e yükselecektir. Daha iddialı yenilenebilir enerji politikaları izlenirse, yıllık ölüm vakalarının 2028’de 1.564’e düşmesi beklenmektedir. 2028’de sağlık maliyetlerinden 700 milyon eurodan fazla tasarruf edilmesi de bu şekilde mümkün olacaktır.

Benzer ulusal modelleme çalışmalarını ve karar verme süreçlerini desteklemek için Sağlık Bakanlığının ölüm ve hastalık oranı istatistikleri ile ilgili çalışmalar yapması çok önemlidir.”

Bir Cevap Bırakın

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.